Ekranı İkiye Nasıl Bölünür? Bir Genç Yetişkinin Hikayesi
Kayseri’de sabahları, gökyüzüne bakarken içimde bir şeyler kıpırdıyor. Şehir biraz soğuk, biraz da gri; ama içimde bir heyecan var. Bilgisayarımı açıp, başlamak üzere olduğum bir projeyi bitirmek istiyorum. Sonra, günün erken saatlerinde fark ettiğim bir şey oluyor. Bilgisayarımı ekrana yansıtmışken, birden fark ediyorum: Ekranı ikiye nasıl bölerim? Basit bir soru gibi görünüyor, değil mi? Ama o an, küçük bir sorunun içinde kaybolmuş bir anlam buluyorum. İçimi ısıtan, yavaşça yayılan bir şey.
Başlangıçta: Küçük Bir Sorunun Büyük Bir Anlamı
Kendime hep derim: Hayat, anlık küçük kararlarla şekillenir. Kayseri’nin dar sokaklarında yürürken, aklımdan bu tip düşünceler geçer. Kimse anlamaz, kimse fark etmez. Ama ben, kendi dünyamda her bir anı çok derin hissederim. Bilgisayarımı açarken, bir anda başka bir düşünce daha canlanıyor: Ekranı ikiye bölerken, hayatta nasıl iki yola ayrıldığımı da düşünüyorum.
Ne garip, değil mi? Ekranı ikiye bölmek, bana bir seçim yapmanın sembolü gibi gelmeye başlıyor. Hayat bazen ikiye bölünmüş gibi hissediyoruz. Sol tarafı bir dünya, sağ tarafı başka bir dünya. Ya birini seçmelisin ya da her ikisiyle devam etmeyi denemelisin. O an ekranda birdenbire açtığım bir dosya, sağda görünen yazılımlar, solda kalan boşluk, bana hayatta karar verme sürecini hatırlatıyor.
İç sesim: “Ekranı ikiye nasıl bölerim? Hmmm, acaba seçim yapmak bu kadar basit olsaydı…”
Ama işte, küçük bir teknoloji problemiyle kendimi kaybetmişken, içimdeki büyük sorular birer birer çıkmaya başlıyor. Neden bu kadar zor hissediyorum seçim yapmayı? Neden hep başka bir yol arıyorum? Kimseye göstermediğim bir boşluk gibi, ekranımın ikiye bölünmesi de bana bir yolculuğa çıkıyormuşum gibi hissettiriyor.
Bir Anlık Karar: Hayatın Bir Parçası Gibi
Bilgisayarımda “Ekranı ikiye nasıl bölerim?” sorusuyla uğraşırken, birden aklıma geliyor: “Bu soruyu da aslında yaşamda soruyorum.” Yani, bazen bir yola adım attığında, geri dönüş yok. O an her şey ikiye ayrılıyor. Bilgisayarımı bölerken, sağda kalan işi tamamlamak için sol ekranı boş bırakmak… Ama bu kadar mı kolay? Hayat gibi: bir şeyleri bırakmak, bir karar vermek, ve bir şeylere yeni bir başlangıç yapmak. Çoğu zaman istediğim gibi yapamıyorum. Geriye adım atmak bir tür yenilgi gibi geliyor.
Bir sabah, Kayseri’de kış güneşi yükselirken, bir yola çıkmaya karar veriyorum. Yola çıkarken, birden fark ediyorum: Hayatımın bir yönü, o an ekranda gördüğüm şeyler kadar bölünmüş. Yalnızca ekrana değil, bir kararın sonuçlarına da bakmam gerek.
İç sesim: “Tamam, sakin ol! Ekranı ikiye böldüğünde, biraz daha rahat hissedeceksin.”
Ve gerçekten de öyle oluyor. Ekranı böldükten sonra, ekranda her şey daha düzenli görünüyor. Ama işler sadece teknikte değil, hayatta da aynı şekilde düzenlenmeli değil mi? Her şey yerli yerinde, her şeyin bir sırası var. Ne kadar karmaşık ve bilinçli görünüyor, değil mi? Ancak sonra anlıyorum ki, seçimlerimi yapmak da aslında bu kadar basit olmalıydı.
Bölünmüş Ekran, Bölünmüş Hayatlar
Bazen düşünüyorum: Ekranı ikiye böldüğümde, hayatımda iki farklı dünya arasında bir köprü kuruyorum. Gerçekten ne kadar ileri gidebilirsem, o kadar ilerleyebilirim. Çünkü her iki dünyada da olmak istiyorum. Bir tarafta bir işim, diğer tarafta hayatım. Sol ekranımda işle ilgili bir şeyler yazarken, sağ ekranımda dünyayı ve insanların yaptığı şeyleri düşünmeye başlıyorum. Sanki iki farklı hayatı aynı anda yaşıyorum. Bu bir karmaşa mı, yoksa bir fırsat mı?
İç sesim: “Bazen iki şey arasında bölünmüş hissediyorum. Ama iki tarafı da seviyorum.”
Hayatımda böyle bölünmeler yaşarken, ekranımı ikiye böldüğümde bir rahatlama hissediyorum. Bir yanda gerçekler var, diğer yanda hayallerim. Sol ekranımda işlerim, sağ ekranımda ise tüm hayallerim. Bilgisayarımın ekranını ikiye böldüğümde, kafamdaki her şeyin yerli yerine oturduğunu hissediyorum. Evet, belki ekranımı böldüğümde de hayatımı daha düzene sokmuş oluyorum.
Sonuç: Hayatın İki Tarafı
Ekranı ikiye nasıl bölerim? Belki de hayatımda her seçimde karşımda iki yol vardır. Birinde güvenli olanı, diğerinde belki biraz çılgınca bir şeyler var. Ekranı böldüğümde her şey daha net görünüyor. Ama hayatımı böldüğümde de bana iki seçenek sunuluyor. Bazen gerçekten çok zor kararlar alırım, bazen de tam tersine, her şeyin hemen yapılmasını isterim.
Kayseri’de, o sabah güneşiyle birlikte ekranımı böldüm, hayatta da iki tarafı bir arada yaşamayı seçtim. Ve sonunda fark ettim ki; ekranı ikiye böldüğümde, aslında içimdeki bölünmüş dünyanın da düzeni sağlanıyor. Ekranda hayatımı yerleştiriyorum, bir yanda işlerim, bir yanda hayallerim. İki tarafı aynı anda kabul edebilmek, belki de en büyük seçimlerden biri.
Ve gerçekten de hayat bazen ekrana bakarken gördüğümüz şey kadar basit olabilir.